Investigation of the contribution of autoantibodies to clinical diagnosis in liver pathologies and the identification of accompanying autoimmune diseases
Özet
Otoantikorlar otoimmün karaciğer hastalıkları (OKH) [otoimmün hepatit (OIH), primer biliyer siroz (PBS), primer sklerozan kolanjit (PSK)] varlığında sıklıkla tespit edilir ve hastalığı klinik olarak sınıflandırmak için yaygın olarak kullanılır. Bu çalışmada, otoantikorların OKH tanısına ve eşlik eden diğer sistemik otoimmün romatizmal hastalıklar (SORH)’ın belirlenmesine katkısını araştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca. indirekt immünofloresan (IIF) yöntemi ile belirlenen antinükleer antikor (ANA) paternleri ile ekstrakte edilebilir nükleer antijen (ENA) antikorlarının karşılaştırılması da hedeflenmiştir. Çalışmaya Genel Cerrahi/ Gastroenteroloji Kliniklerinden karaciğer fonksiyon testi yüksekliği olan 544 hasta ve OKH araştırmak için Dahiliye/Romatoloji Kliniklerinden sevk edilen 49 hasta olmak üzere toplam 593 hasta dahil edilmiştir. Hastaların HBsAg ve anti-HCV test sonuçları negatif olarak belirlenmiştir. ANA, anti-mitokondriyal antikor (AMA)/anti-karaciğer-böbrek mikrozomal antikor (LKM), anti-düz kas antikor (ASMA), anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA) testleri IIF yöntemiyle çalışılmıştır (Euroimmune AG, Luebeck, Almanya). ENA antikorları (nRNP/Sm, Sm, SS-A, SS-B, Scl-70, Jo-1, dsDNA, nükleozom, histon, ribozomal P-protein, AMA M2, Ro-52, PM-Scl, CENP-B, PCNA, DFS70) ve karaciğer profili [çözünür karaciğer antijeni/karaciğer pankreas antijeni (SLA/LP), karaciğer sitozolik antijen-1 (LC-1), LKM-1, anti-mitokondriyal antikor M2 (AMA-M2)] immünblot (IB) yöntemiyle (Euroimmune AG, Luebeck, Almanya) çalışılmıştır. Demografik özellikler, klinik veriler, sistemik otoimmün romatizmal hastalıkların (SORH) varlığı, radyolojik ve laboratuvar bulguları; hastane tıbbi kayıtlarından elde edilmiştir. Beş yüz doksan üç hastanın (ortalama yaş= 53.3 ± 15.6, yaş aralığı= 18-90) 461 (%77.7)’inin otoantikor testleri negatif, 132 (%22.3)’sinin ise pozitif olarak saptanmıştır (%86.4’ü kadın). Otoantikor pozitifliği saptanan hastaların %60.6 (80/132)’sına PBS ve %1.5 (2/132)’ine OİH (anti-LC-1 ve anti-LKM1 antikorları pozitif) tanısı konmuştur. Sentromer, nükleer membran (NM), çoklu nükleer noktalı (ÇNN) boyanma paternleri ve karaciğer enzim yüksekliği olan 14 (%10.6) hastaya özgül bir hastalık tanısı konamamış ve takibe alınmıştır. SORH tanısı alan hastaların yaklaşık yarısında PBS (13/30) tespit edilmiştir. PBS tanısı alan hastalara en sık eşlik eden SORH, Sjögren sendromu (SS) (%7.5, 6/80), daha sonra sırasıyla Romatoid artrit (RA) (%5.0, 4/80), skleroderma (%2.5, 2/80) ve sistemik lupus eritematozus (SLE) (%1.3, 1/80) olarak belirlenmiştir. Otoantikoru pozitif olan hastalarda en sık olarak AMA boyanma paterni (%34.8, 46/132) belirlenmiştir. Hastaların %31.1 (41/132)’inde AMA ve ANA boyanma paternleri birlikte saptanmıştır. Bu hastaların ENA profil sonuçlarına bakıldığında en sık olarak anti-Ro-52 (%65.9, 27/41), daha sonra sırasıyla anti-SSA (%34.1, 14/41), anti-SSB (%22.0, 9/41), anti-CENP-B (%12.2, 5/41) otoantikorları tespit edilmiştir. Hastaların %32.6 (43/132)’sında (sırasıyla NM %9.1, Sentromer %9.1, ÇNN %6.8) ANA paternleri saptanmıştır. Bu çalışmada PBS tanısı alan hastaların %87.5 (70/80)’inde AMA pozitifliği, %12.5 (10/80)’inde ise ANA pozitifliği (NM, ÇNN, sentromer, vb.) saptanmıştır. Tek başına AMA pozitifliği olan hastalar (Grup 1) ile çoklu patern/otoantikorları olan hastaların (Grup 2) özellikleri, laboratuvar ve radyolojik bulguları karşılaştırılmıştır. Çoklu paterni/ otoantikorları olan hastalarda (Grup 2) siroz varlığı ve karaciğer heterojenitesi Grup 1’e göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p= 0.049). OKH ile ilişkili otoantikorlar, klinik hastalıktan yıllar önce tespit edilebilmektedir. OKH pek çok SORH ile birliktelik gösterebilir. SORH tanısı alan hastalarda OKH ile ilişkili otoantikorların tespiti sayesinde bu hastaların erken tanısı sağlanabilmektedir. Bu otoantikorlar, PBS›de olduğu gibi hem tanı hem de prognoz açısından da yol göstermektedir. Laboratuvar uzmanı ile klinisyen iş birliği bu hastaların tanısında, yönetiminde, klinik hastalık tablosu oluşmadan saptanmasında kritik öneme sahiptir. Autoantibodies are frequently detected in the presence of autoimmune liver diseases (AID) [autoimmune hepatitis (AIH), primary binary cirrhosis (PBC), primary sclerosing cholangitis (PSC)] and are widely used to classify the disease clinically. The aim of this study was to investigate the contribution of autoantibodies for the diagnosis of ALD and the identification of other accompanying systemic autoimmune rheumatic diseases (SARD). In addition, it was aimed to compare the results of indirect immunofluorescence (IIF) antinuclear antibody (ANA) patterns and extractable nuclear antigen (ENA) antibodies. A total of 593 patients, including 544 patients with high liver function tests from general surgery/gastroenterology clinics and 49 patients referred from internal medicine/rheumatology clinics to investigate ALD, were included in the study. HBsAg and anti-HCV test results of the patients were found to be negative. ANA, anti-mitochondrial antibody (AMA)/anti-liver-kidney microsomal antibody (LKM), anti-smooth muscle antibody (ASMA), anti-neutrophil cytoplasmic antibody (ANCA) assays were performed by indirect immunofluorescence method (11F) (Euroimmune AG, Luebeck, Germany). Extractable nuclear antigen (ENA) (nRNP/Sm, Sm, SS-A, SS-B, Scl-70, Jo-1, dsDNA, nucleosome, histone, ribosomal P-protein, AMA-M2, Ro-52, PM-Scl, CENP-B, PCNA, DFS70) and liver profiles [soluble liver antigen \ liver pancreas antigen (SLA/LP), liver cytosolic antigen1(LC-1), LKM-1, anti-mitochondrial antibody M2(AMA-M2)] (Euroimmune AG, Luebeck, Germany) were detected by immunoblot (IB) method. Demographic characteristics, clinical data, presence of systemic autoimmune rheumatic diseases (SARD), radiological and laboratory findings were determined from the medical records. Autoantibody tests were found to be negative in 461 (77.7%) of 593 patients (mean age= 53.3 +/- 15.6, age range= 18-90), and were positive in 132 (22.3%) (86.4% female) of the patients. Of the patients with positive autoantibodies, 60.6% (80/132) were diagnosed as PBS and 1.5% (2/132) were diagnosed as AIH (positive anti-LC-1 and anti-LKM1 antibodies). Fourteen of the patients (10.6%) with centromere, nuclear membrane (NM), multiple nuclear dot (MND) staining patterns and elevated liver enzymes could not be diagnosed as a specific disease and were followed up. PBS (13/30) was detected in approximately half of the patients diagnosed with SARD. The most common accompanying SARD in PBC patients was Sjogren's syndrome (SS) (7.5%, 6/80), followed by rheumatoid arthritis (RA) (5.0%, 4/80), scleroderma (2.5%, 2/80), and systemic lupus erythematosus (SLE) (1.3%, 1/80) respectively. The most common pattern was the AMA staining pattern (34.8%, 46/132) among the autoantibody positive patients. AMA and ANA staining patterns were detected together in 31.1% (41/132) of the patients. In the ENA profile results of these patients, the most common profile detected was anti-Ro-52 (65.9%, 27/41), followed by anti-SSA (34.1%, 14/41), anti-SSB (22.0%, 9/41) and anti-CENP-B (12.2%, 5/41) autoantibodies , respectively. ANA patterns were detected in 32.6% (43/132) of the patients (NM 9.1%, centromere 9.1%, MND 6.8%, respectively).
In our study, 87.5% (70/80) of the patients diagnosed as PBS were found to have AMA positivity and 12.5% (10/80) of them had ANA positivity (such as NM, CNN, centromere). The characteristics, laboratory and radiological findings of the patients with isolated AMA positivity alone (Group 1) and patients with multiple patterns/autoantibodies (Group 2) were compared. In patients with multiple patterns/autoantibodies (Group 2), the presence of cirrhosis and liver heterogeneity were found to be higher than Group 1 (p= 0.049). ALD associated autoantibodies can be detected before years from the clinical disease. ALD may be associated with various SARD. Detection of ALD-related autoantibodies in patients diagnosed with SARD can provide early diagnosis of these patients. These autoantibodies guide both diagnosis and prognosis as in PBC. Collaboration between the laboratory specialist and the clinician is critical in the diagnosis, management and early recognition of these patients before clinical disease.